Kadir AYDINIŞIK

Tarih: 25.06.2025 23:33

Bir Cenazenin Gölgesinde: Hukuk mu, Vicdan mı?

Facebook Twitter Linked-in

Burhaniye, geçtiğimiz günlerde sadece bir vefat haberine değil; aynı zamanda kamuoyunu derinden sarsan bir tartışmaya da tanıklık etti. İlçenin sevilen simalarından, Cerrahi Tarikatı’nın yerel önderlerinden Hocaefendi Saadettin Kılıç’ın vefatı sonrası yaşanan defin krizi, bir cenazenin sessizliğine sığmayacak kadar büyük yankı uyandırdı.


Cemaatin, merhum Kılıç Hoca’yı Muhyiddin-i Rumi Hz. Türbesi yakınlarına defnetme isteğiyle başlayan süreç, iddiaya göre Burhaniye Belediye Başkanı Ali Kemal Deveciler ve bazı belediye yetkililerinin karşı duruşuyla ciddi bir gerilime dönüştü. Tartışmaların odağında ise kamu alanı olan bir türbe bahçesine defin izni konusu vardı. Sonuç olarak, Cumhurbaşkanı Yardımcısı’nın imzasını taşıyan resmi izin yazısının devreye girmesiyle defin işlemi gerçekleşti, ancak süreç vicdanları rahatlatmadı.


Hukuki Açıdan Ne Oldu?

Türkiye’de mezarlık yerleri ve defin işlemleri 1593 Sayılı Umumi Hıfzıssıhha Kanunu, Mezarlıklar Yönetmeliği ve ilgili belediye düzenlemeleri çerçevesinde yürütülür. Bu doğrultuda belediyeler mezarlık alanlarının düzeninden, kullanıma açılmasından ve defin yerlerinin belirlenmesinden sorumludur. Ancak özel izin gerektiren türbe bahçesi gibi alanlar, merkezi idarenin onayına tabidir.

Bu olayda, Cumhurbaşkanı Yardımcısı imzalı bir üst düzey izin belgesi varken, belediye başkanının tavrı hukuk açısından tartışmalı bir zemin yaratmıştır. Yetki karmaşasıyla ilgili netlik kazandırılması gereken bir durum olduğu ortadadır.

Vicdani Yönü: Bir Cenazeye Engel Olunur mu?

Ne var ki bu olay yalnızca hukuki değil, aynı zamanda derin bir vicdani muhasebeyi de gerektiriyor. Hayatı boyunca toplumun maneviyatına hizmet etmiş bir din büyüğünün son yolculuğunda yaşanan bu gerginlik, “Bir cenazeye engel olunabilir mi?” sorusunu akıllara getiriyor.

Cenazeler, siyasi ve idari hesapların değil; saygı, dua ve helallik zemininde buluşulması gereken anların ifadesidir. Hele ki manevi önderlik yapmış bir kişi söz konusuysa, kamu otoritesinin daha hassas, daha kapsayıcı ve uzlaştırıcı bir tutum sergilemesi beklenir. Toplum vicdanı bu olayda “daha itidalli olunabilirdi” demekte haklıdır.

Birlikte Yaşamanın Asıl Gereği

Bu olay, yerel yönetim ile inanç toplulukları arasındaki ilişkiyi yeniden düşünmemiz gerektiğini gösteriyor. Hukukun çizdiği sınırların yanında, gönül sınırları da vardır. Kamu görevi yapan herkesin, yetki kullanırken aynı zamanda sosyal barışı, toplumun manevi değerlerini ve ortak hafızasını da gözetmesi gerekir.

Unutulmamalı ki; bir cenazenin ardından sadece dua değil, toplumun birbirine olan güveni de gömülür ya da yeşerir.

 


 


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —