Cengiz Aytmatov'un Beyaz Gemi kitabında bir hikaye vardı hani:
Çok ama çok eskiden, hanın birisine başka bir han esir olmuş.
Han esirine,
-Bak, demiş. Arzun bilir. İstersen ömür boyu yanımda kalır, esir yaşarsın. İstersen çok arzuladığın bir şey varsa, onu yapıp seni öldüreceğim. Hangisini seçersen söyle.
Esir han düşünmüş biraz sonra:
-Ömrümün sonuna kadar esir olamam ben. İyisi mi beni öldür. Ama öldürmeden önce memleketimden ilk rastlayacağın çobanı çağır, gelsin.
-Ne yapacaksın çobanı?
-Ölmeden önce memleketimin türküsünü dinleyeceğim.
***
Çevremde; eşi, dostu, oğlu, kızı dolarla iş çevirenlerin yerlere göklere sığdıramadığı memleket sevdası , vatan aşkı da iki günde dibe vurdu:
-Hocam ne yaptı Amerika bize.
Battık, yandık!
Ben anlattıkça, her cümlenin başlangıcı:
-Ama hocam...
***
Memleketin fırsatlarıyla dün kazanırken;
Otel, motel, deniz mis!
Hobidi gırtlak, pufidi kandil, tumba yatak.
Sabaha serpme kahvaltı, kahkahalar gevrek.
Geceye, vur patlasın düğün dernek!
İki gün kaybedince:
Bam...Bam...Bam...
Yandı ketan helva, tutuştu memleket!
***
Taha…
Müdür Bey'in oğlu;
Altı yaşında…
Kurum bahçesinde sohbet ediyoruz.
Basketbol, futbol, oyun, oyuncak derken; gelenekçilik yönü dürtülünce beynimin, dayanamayıp o meşhur soruyu sordum:
-Büyüyünce ne olacaksın?
-Bilmiyorum.Hiç düşünmedim.
Baktım üzerinde kamuflaj modelli bir şort, yine ön tarafında kamuflaj tasarımlı bir tişört var.
-Bak asker kıyafeti giymişsin.Büyüyünce asker ol sen!
Önce üstündekileri inceledi.Sonra başını kaldırdı:
-Asker olmam.Çünkü ölebilirim.
Bir kaç saniye öylesine baktı.Düşündü.Sonra birden gözleri parladı; mutluluğunu yansıtan bir yüz ifadesiyle:
-Ama ölürsem şehit olurum değil mi?
-Evet, şehit olursun.
-O zaman asker olacağım.
-Kurban olurum sana.
-Peki şehit olursam, yine yaşarım değil mi?
-Elbette yaşarsın! Şehitler ölmez Taha! Şehitler ölmez!
Bir tarafta; altı yaşındaki bir çocuğun, yüreğinden kopup gelen ölümsüzlük ve cesaret muhayyilesi.
Diğer tarafta; kocaman insanların, bollukta yan gelip yatan; darlıkta sıvışıp kaçan halleri!
Sen bizleri affet Yarabbi…
***
Aklıma Muhyiddinİbn Arabi’nin o meşhur sözü geldi:
'Var mısın ki, yok olmaktan korkuyorsun?''
Var mıyız ki?
Öyleyse korkmadan,
Yüksekten rüzgar yapmadan, özümüze dönerek; bol ders çıkarmalıyız bu yaşananlardan.
Dışa bağımlı olmayan, günlük devşirme politikalar değil; asırlık yerli politikalar üretmenin zamanı şimdi.
Gece gündüz dua etmenin,
Bugünümüzden daha fazla çalışmanın zamanı...
***
Ömrümüzün sonuna kadar esir olamayız.
Beyaz Gemi, hepimizin!
Bu gemide, memleketin türkülerini dinlemeden ve çocuklarımıza, torunlarımıza dinletmeden de ölmek yok bize!
Orhun yazıtlarından sonra, Türkoloji alanındaki en büyük keşif olan Dîvânu Lugâti’t-Türk kitabından umudumuzu daim kılan o anlamlı sözü hatırlatayım size:
'Agılda oglak togsa arıkda otı öner'
(Ağılda oğlak doğsa, dere boyunda otu biter.)
Hiç merak etmeyin, nasipten ötesi de yok…
Bi-iznillah.